Serkan Sorguç

Size Özel Seanslarla Kendinizi Keşfedin…


Yorum bırakın

Günün Olumlaması

” Günün Olumlaması: Vücudumdaki tüm organlarımın, tüm uzuvlarımın farkına varmayı seçiyorum. En basitinden, en karmaşığına kadar tüm hücrelerime, ahenk içinde ve denge içinde çalıştıkları için teşekkür ediyorum. Ellerime hayata ve sevdiklerime tutunabilmemi sağladıkları için, ayaklarıma beni bir yerden bir yere gidebilmeme ve ayakta dengede kalmama yardım ettikleri için, gözlerime sevdiklerimi ve dünyanın tüm güzelliklerini görmemi sağladıkları için, kulaklarıma seni seviyorum dediklerinde onları duymamı sağladıkları için, ağzıma dilime dudağıma ses tellerime kendimi ifade etmeme yardım ettikleri için, aklıma düşünebilmemi sağladığı için kalbime, ilahi aşkın koşulsuz karşılıksız sevginin ve vicdanımın merkezi olduğu için sonsuz teşekkür ederim. Ben, mükemmel tasarlanmış, olağanüstü bir canlıyım. Kendimi korku ile endişe ile cezalandırmaktan vazgeçiyorum. Güzel ışığımı farkedip tüm hücrelerim, organlarım ve bunlarla mükemmel uyumda olan ruhumla, dengeye gelmeyi ve dengede kalmayı seçiyorum. Evrende ben ve tüm insanlara sonsuz bolluk, bereket sevgi ve aşk var. Ben ihtiyacım olanı kendime çağırıyorum ve bu güzelliklerin bana gelmesine izin veriyorum. Beni Ben yapan, tökezlediğimde tekrar doğrulmama vesile olan, nefesinden üfleyerek en değerli parçası yapan Yaradanıma şükürler olsun. Şükürler olsun ve Hamd olsun”

Sevgiyle Serkan Sorguç ŞifaChi – sifachi.com


Yorum bırakın

Seviyorsan Özgür Bırak

Birine gerçekten yardım etmek istiyorsanız, o kişinin annesi veya babası olma rolünden artık vazgeçin.

Bu insan çocuğunuz olabilir, sevgiliniz, eşiniz, kardeşiniz ve hatta anneniz veya babanız olabilir. Bu kişi her kim ise, onun özgür ve güçlü bir ruhu ve bu ruha uyumlanmış bir bedeni vardır.

Siz hayatınızda bir sürü zorluklar çekmiş olabilirsiniz, haksızlığa uğramış olabilirsiniz veya annenizin gençliğinde yaptığı fedakarlıklara çektiği zorluklara şahit olmuş olabilirsiniz. Kendinize ‘ben bu zorlukları, sevdiklerime asla yaşatmayacağım’ da demiş olabilirsiniz. Bilinçaltınıza ne kod vermiş olursanız olun, siz o kişinin hamisi, ömrü boyunca atanmış koruyucusu değilsiniz, böyle olmayın da sakın. Siz bir kişiyi özgür bırakmazsanız ve devamlı kendi görüşleriniz ve istekleriniz doğrultusunda o kişinin hayatını şekillendirmeyi beklerseniz çok yanlış yapmış olursunuz. Bırakın o da kanatlarını kullanabilsin, bırakın o da yükseklere uçarak çıkabilsin ve bırakın hava boşluğuna düşsün. Yarın kimin bu hayatta olacağının ve kimin sonsuzluğa yükseleceğinin bir garantisi yok. Bir saniye sonramızdan bile emin değiliz. Sevdiğiniz kişi kendi tercihlerinin sonuçlarını yaşasın ki siz yanında olmadığınızda veya olamadığınızda da ayakta durabilsin, güçlü olabilsin kendine güvenebilsin. Yanlızlık korkusu çekmesin. Değersizlik korkusu yaşamasın. Özgüveni az olmasın.

Unutmayın, o kişi sizin için önemli ise gerçekten kalbi temiz ve ruhu güçlü bir insandır. Ona güvenin ve inanın. Böylelikle hayatı basit dengede ve anlamlı yaşayabilirsiniz. Sevgiyle Serkan Sorguç ŞifaChi


Yorum bırakın

Lütfen artık değiş

Birşeyleri değiştiremiyorsan sen değiş.

Bakış açını değiştir.

Kafayı değiştir.

Kısa bir süreliğine ortamı değiştir.

Rutin yaptığın her şeyi, akışta kalmakla değiştir.

Gerginliğini, sakin kalmaya çalışmakla; nefretini, başka birine ya da bir canlıya duyacağın sevgiyle; kederlerini, sana iyi hissettirecek hayallerle, yanlızlığını tek olarak kendini severek bütüne ulaşmakla değiştir.

Her değişimde seni bloke eden unsurlar tek tek yolundan kalkacaktır. Çünkü artık o misyon bitmiştir ve seni oraya ulaştırmamak için elinden geleni yapan tüm negatifliklerin görevi sonlanmıştır.

Sen değistikçe etrafındaki herkes değişir.

Sen değiştikçe dünyan değişir.

Kimseye değil önce kendine inan ve kendine güven. Bir tırtılın kendine yaptığı kozadan, harika bir kelebek ve çok değerli ipek çıkar. Lütfen artık değiş. Kendin için, sana değer verenler için ve sana ihtiyacı olanlar için değiş. Sevgiler Serkan Sorguç ŞifaChi – sifachi.com


Yorum bırakın

Pozitif Düşünmek

Hayatımızı düzene sokabilmek için, ilerlemek, başarılı olmak, güçlü olmak için kendimize devamlı yol çizeriz. Tavsiyeler alırız, bize benzeyen kişiler neler yapmış, onları yapmaya çalışırız. Kişisel gelişim ve spiritüel konulara merak salarız. Her birini tek tek deneriz. Yapılan çalışmalar, gidilen seminerler okunan kitaplar hep aslında aynı şeyi anlatır. Kendine güven, kendini değerli hisset, iste, düşün, dile, olsun. Her insan birbirinden farklıdır. Kimi önündeki kapıları çok süratle açar ve değişimi, güçlenmesi ve tekamülü çok hızlı olur, kimi insan da ne yapsa çamurda patinaj yapan araba gibi yerinde sayar ve hatta daha da çamura gömülür.

Bu noktada gömülmeye sebep olan unsurları dikkatli incelemek ve üzerinde derin derin düşünmek gerekir. Patinajın en önemli sebeplerinden biri insanın korkuları ile yüzleşememesi, yüzleşmek istememesi veya gerçekten dışarıya şikayet etsede aslında böyle yaşamak en azından güvenli ve şimdilik yeterli olduğu için ilerlemek istememesi, risk almamasından kaynaklanır. Yıllar boyu o sorunlarla o korkularla yaşamaya alışmıştır Artık Yeter demeye ya cesareti yoktur yada bunu dediğinde önüne açılan kapıdan geçtiği an kendi ayaklarının üzerinde daha sağlam durması gerekmektedir. Çabalaması belkide çalışması gerekmektedir. Söylediği sözler farklı olsa da bilinçaltında mevcut yaşam koşulları ve bu şeklde yaşaması onun işine gelmektedir. Bu durumda, kendi etrafında çizmiş olduğu yaşam çerçevesinden çıkmak bir yana, o çerçevenin yakınında ve içinde olan tüm kişileri kontrol etmeye çalışır. Hayatını, yaşam şartlarını kendine göre iyileştirmenin en kolay yolu budur. Kendi kalıbını başalarına uydurmak. Etrafınaki insanlar buna bir süre tahammül gösterseler de bu durum onların yolunu bloke ettiğinden bir süre sonra rahatsızlıklar, tartışmalar kavgalar başlar. Yerinde durmayı tercih eden kişi, bu sefer iyice mutsuz olur ve kendi kendine söylenmeye ceza vermeye başlar. “Ben herşeyi yaptım bir sürü kişisel gelişim kitabı okudum, bir çok seans yaptım hiç bir işe yaramadı” der.

Aslında okuduğu her kitap, uyguladığı her yöntem onun hayatına değil kendisine yöneliktir. Bu yöntemler insanı güçlendirir, çakralarını dengeler ve enerji akışını açarak çekim gücünü arttırır. Bu sözü söyleyen kişi aslında güçlenmiştir ama mevcut koşullarında olmayı seçmiştir. Akış kişinin üzerine geldiğinde, kişi ağzından çıkan her söze ve düşüncelerine dikkat etmesi gerekir. Özellikle çakralarınız dengelenmiş ise, güçlü bir ruha sahipseniz, güç kontrol seviyorsanız baskın bir karakterseniz, bu çalışmaları yaptıktan sonra negatif düşünmeye son vermeniz gerekir. Çünkü neyi düşünürseniz o düşüncenin bir versiyonunu hayatınıza çağırırsınız. “Ben hep negatif düşünüyorum” demek bir tercihtir; tıpkı bundan sonra “hep pozitif düşüneceğim” demek de bir tercih olduğu gibi. Hayatınıza neyi çağırmak istediğiniz çok önemlidir. Yukarıda anlattığım insan örneğinde olduğu gibi, geleceğe güzelliğe adım atmasının bir çaba, bir emek, bir çalışma ve bolca cesaret olduğunu gördüğünde bu adımı atmak istemeyenler mevcut çerçevesinde kalır ve hep negatif düşünmeye devam eder. Unutmayın spiritüel konular, kişisel gelişim konuları, atalarımızdan ve geçmişten gelen kadim bilgiler sizi herşeyden koruyabilir ancak bir şeyden koruyamaz; Kendinizden Sizi Koruyamaz. İnsan en büyük zararı hep kendisine vermiştir. Bu sebele hep iyi ve pozitif düşünün ki bu güzellikleri hayatınıza davet edin. Sevgiyle Serkan Sorguç ŞifaChi

sifachi.com


Yorum bırakın

Hazır Olmak

Hazır olmak çok önemlidir.

Sen kendini şifalandırmak istediğinde, hayat kaliteni arttırmak istediğinde, mutlu olmak istediğinde geleceğe adım atabilmek için, hazır olmak gerekir.

Sen hep, neden bunlar benim başıma geldi diyerek düşünüp durursan, o adımı atmak için hep bir bahaneler üretirsen, hep bir şeylerin bitmesini bekler adımı sonra atmaya niyet edersen, üzgünüm sadece kendini kandırıyorsun.

Atacağın adımın kolay olduğunu kimse söylemedi. Bunca yıldır biriktirdiğin tüm alışkanlıkları bir saatte yıkamak mümkün değildir ama cesaretin olduğu zaman kendine rahatlıkla yeni bir sayfa açabilirsin. Lütfen kendine karşı dürüst ol. Derin bir nefes al ve hayatını ve kendini şifalandırmaya niyet et. Sevgiler Serkan Sorguç ŞifaChi


Yorum bırakın

Biraz Dinlen

Kendini unutarak, herkese yardım etmeye çalışırsan gitgide yorulur ve tükenirsin. Herşey anlamsız ve sıradan gelmeye başlıyorsa, her gün yaptığın iş hep tekrar olan bir rutin haline gelmeye başladı ise, senin için alarm çanları çalmaya başlamıştır. Emin ol ki şu an gösterdiğin performans, yaydığın ışık son derece azdır. Üstelik kendi ışığı az olanlar, senin bu durumunu görseler de halen yollarını aydınlatmak için seni kullanmaktan vazgeçmeyeceklerdir.

Kendini ihmal etmek, yorgunluğunu görmezden gelmek sana hiç bir fayamda sağlamayacaktır. Araba çalışırken de elektrik üretir ama akünü doldurmazsan araba stop ettiğinde perde kapanır ve oyun biter.

Kendin için, sevdiklerin için, yardım ettiklerin ve yollarını aydınlattıkların için, mutlaka bir iki gün bile olsa, her şeyi bir kenara bırakıp dinlenmelisin. Akün yeniden şarj olduğunda arabanı park yerinde durdursan da tüm elektrik fonksyonları çalışmaya devam edecektir.

Bu konuyu iyi düşün ve az da olsa dinlen. Ruhuna nefes alma fırsatı ver. Sevgiler Serkan Sorguç ŞifaChi – sifachi.com


Yorum bırakın

Cesaret Et ve Kendine İnan

Çok uzun bir süredir çalışmayan bir arabayı tekrar çalıştırmak, göründüğü kadar kolay değildir. Uzun süre yattığı yerde o arabanın başına gelenleri, bekleme süresince maruz kaldığı fırtınaları, farelerin kemirdiği kabloları, durmaktan işlememekten paslanan tüm hareketli parçaları iyi tespit etmek gerekir. Kimi araç bekleme süresi öncesinde iyi kullanılmış ve muhafaza edilmiştir kimi de dışarıdan kaportası sağlam gözükse de hor kullanılmış ve sonrasında bir köşeye atılarak kaderine terk edilmiştir.

İnsanlar da böyledir. Kimi çok sert imtihanlar yaşamış ve bir daha darbe yememek için kendini koruma altına alır ve yanlızlaşır, kimi olduğu durumu iyi anlayarak kendine güvenir ve savaşarak tekrar umut ve hayaller otobanına geri dönmek ister. Başlangıç yapmak, adım atabilmek, iki durum için de zor olsa da bir kere kendine inandığında yapabilmeye niyet ettiğinde, kaplumbağa gibi kafa içerdeyken göremediğin tüm fırsatları görmeye başlarsın.

Bunun için biraz kendine güvenmen, biraz algılarını değiştirmen biraz da güzelliklerin sana da geleceğine inanman yeterlidir. Hadi adım at çünkü sen iyi bir insansın ve daha güzel yaşamayı hakediyorsun. Sevgiler Serkan Sorguç ŞifaChi – sifachi.com


Yorum bırakın

Çocuğum ve ben

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, zamanın birinde, gözleri ışıl ışıl, sevgi dolu, umut dolu, neşe dolu bir çocuk varmış. Bu çocuk hep anne ve babasını izler onları örnek alırmış. Okuma yazma bilmesede, annesinin kendine vakit ayıramadığına, bütün işlerin ona kaldığına, kimsenin ona yardım etmediğine dair annanesine telefonda isyanını, babasının annesiyle, o yattıktan sonra sudan sebeplerle bile olsa tartışmalarını dinler dururmuş. Çocuk büyümüş, büyümüş, ergenlik çağına gelmiş. Annesi gibi güzel ve kabiliyetli, babası gibi güçlü ve kararlı bir insan olmuş. Ne demişler armut dibine düşer. Anne ve babasının tüm karakterlerinin, daha yoğun hissedildiği bir kişilik haline gelmiş. O küçük çocuk bir bakmış ki kimse ona nefes aldırmıyor, herkes ne yapması gerektiğini söylerken, kendi isteklerine kimse kulak vermiyor. Sertleşmiş, isyankar olmuş, inatlaşmış etrafındaki örülmüş zinciri kırabilmek için kalbindeki sevgiyi öfkeye ve isyana dönüştürmüş. Anne baba da onu hiç anlamamış. Neden bu çocuk böyle, biz nerede yaptık demişler.

Unutmayın, bir çocuk kaç yaşında olursa olsun, ister beş, ister kırkbeş, anne ve babasını örnek alır çünkü onlar bu masalın baş kahramanıdırlar. Siz neyi nasıl yaşarsanız, onlar bu geleneği, bu bayrak yarışını aynı yöntemle devam ettirirler. Zaman mekan koşullar sürekli değişir ama içerdeki isyan, öfke, hırs, hayaller, kendini ifade edebilme duygusu ve bir çok eksikliği tamamlama duygusu hep aynı kalır.

Siz, anne baba olarak, “şu an kendiniz için ne istiyorsun diye sorulduğunda” aklınıza yapmak istediğiniz birşey gelmiyorsa, çocuğunuzdan da aynı cevap gelecektir o da hayatta ne istediğinin cevabını veremez. Siz zamanında hep kendi bildiğinizi okudunuzsa, annenizle babanızla inatlaşmaya girdinizse, onların istemediği bir kişinin peşine takılıp gitinizse, hayatınız boyunca kontrolcülüğünüzü elinizden bırakmadınızsa ve hala değişmedinizse, bunların çok daha fazlasını çocuğunuz size yaşattığında sakın isyan etmeyin. Çünkü o sizden daha geliştirilmiş bir model, daha yeni bir versiyon.

Unutmayın siz değiştikçe önce yakın çevreniz sonra arkadaşlarınız değişir. Çocuğunuzun size talimatlar vermesini, kötü davranmasını, başına buyruk olmasını, laf dinlememesini istemiyorsanız, önce siz değişin. Tüm kontrolcülüklerinizi kademeli olarak bırakın. Kendinizi değerli hissedeceğiniz bir şeyler yapmaya başlayın ve kendinize gerçekten vakit ayırın. Başkalarının sesine kulak verin. Örneğin bu yazıda yazılanları “aman sende” demeden duyun, dinleyin. Siz duymaya başladığınızda, çocuğunuz da bir anda sizi duymaya başlayacak, siz kendi gerçekleştiremediklerinizi ya da kendi yapamadıklarınızı çocuğunuza yaptırmaktan vazgeçtiğinizde onun isteklerini görmeye başladığınızda, o da sizin onu gerçekten ne kadar çok sevdiğinizi görmeye başlayacak.

Eğer anneniz ve babanız hayatta ise ve yapabiliyorsanız yanına gidin ve onlara sımsıkı sarılın. Kalbinizden çıkan o harika sesle ve içtenlikle “seni seviyorum ve iyi ki varsın deyin.”

O sarılmanızda içinizden de ona ” Bilerek veya bilmeden bana yaptığın kontrolcülüklerin için, tüm yasakların için, söylemen gerekipte söylemediklerin için, yapman gerekipte yapmadıkların için seni affediyorum. Benim sana yaptığım tüm sert davranışlarım için, tüm isyanalarım için, yaşattıklarımla, hareketlerimle seni endişelendirdiğim için, dediklerinin çoğunu yapmadığım için senden özür diliyorum. ” deyin.

Eğer hayatta değilse iki elinizi yüzünüze kapatın ve ” Seni Çok Özledim. Her Neredeysen Mutlu Ol, Her Ne Yapıyorsan İyi Ol. Çünkü ben de artık mutlu olmayı seçiyorum” deyin.

Duy ki Duyulasın

Gör ki Görülesin

Hisset ki hissedilesin

Sev ki Sevilesin… Sevgiyle Serkan Sorguç ŞifaChi sifachi.com


Yorum bırakın

Ya Hep, Ya Hiç

Hayatımızda hep tam olmaya, bütün olmaya çalışırız. Yaptığımız her işi tam ve mükemmel olmasını hedefleriz. Mükemmele ulaşma yolunda çabalarız. Hep bir yer eksik kalır. Tam ve bütün olmak, ruhun ve bedenin tekamül etmesi ile gerçekleşir. Tasavvuf felsefesinde tekamülün adı Hiçliktir, hiç olmaktır. Hiç olmak, ilk algıladığımızda kelime anlamıyla yok olmak gibi gelse de, tasavvuftaki manası, nefsi körelten ruhun saflığını güzelliğini gölgeleyen tüm unsurlardan arınmaktır. Dengeye gelebilmek ve dengede olabilmektir.

Günlük hayatımızda kullandığımız kelimelerin derin manalarına hiç dikkat etmeyiz. “Ya Hep Ya Hiç” derken aslında aynı kavramları ifade etmekteyiz. Bütün olmak, dengede olmak, nötr olmak.

Biz günlük hayatta nötr olmayı ne kadar başarabiliyoruz? Hep bir taraf olma hali içindeyiz değil mi? Halbuki matematikte toplamadaki Sıfır ve çarpmadaki Bir sayıları ne kadar rahattır. Kimse onlardan bir parça kopartmaya, menfaat sağlamaya çalışmaz…

Tarafsız olabilmek, dengede Ego’nun arka plandaki sesini kısarak kalbin içinden gelen o yumuşacık sesi dinlemeye çalışmakla mümkün olur. Egonun sesi gür çıkar, çünkü bu ses beyinden gelir ve beyin kulağa yakındır. Ruhunun sesi, içimizdeki çocuğun sesi de kalpten gelir, daha kısıktır daha yumuşaktır.

Beyin taraflıdır çünkü çift polarlıdır. Çift kutupludur. Beynin sağ ve sol lobu vardır. Çift polarlı elektro manyetik dalga yayar ve kapsama alanı yaklaşık bir metrekaredir. Beyin hep taraflıdır. kendi için en iyi tarafı seçmeye çalışır.

Kalp tek polardır yani tek kutupludur. Bir bebeğin oluşan ilk organıdır. Otuz, kırk metrekare kadar elektromanyetik dalga yayabilen kalpler bulunmaktadır. Saflığı, yaşamı, hep ve hiç olmayı, koşulsuz karşılıksız sevgiyi, ruhu ve ilahi aşkı temsil eder.

Kalp sırf kendini değil çevreyi de hissetmeye bütünü algılamaya ayarlanmıştır.

Kalp ve Beyin, bu iki mükemmel organ bize hayatın dengede olmasını anlatan en iyi örnektir. Kalp vicdanı temsil eder, Beyin ise muhakeme gücünü temsil eder.

Sırf kalbi ile hareket eden insan, dışarıdaki tehlikelere karşı, dengede olmayan insanlara veya sırf egosuyla hareket eden kişilere karşı korunaksız olur. Aldatılmaya, kandırılmaya veya ayağına çelme takılarak düşürülmeye karşı savunmasızdır.

Sırf aklı ile hareket eden kişi de zaman içinde sevgisiz kalır. Sevmenin ve sevilmenin ne kadar muhteşem bir şey olduğunu unutur. Çok dar bir çerçevede hayatını devam ettirir. Kendi yaratmış olduğu çok korunaklı kalesine kendini güvende sansa da aslında mutsuzdur. Hep eksik hisseder. Egonun ve aklın ördüğü o sağlam duvarlar, onu dış etkilere karşı korusa da, zamanla kendini hapsettiğinin farkına varmanın ağırlığını yaşar.

Başarı, güç ve para; sevgi, huzur, mutluluk ve aşk ile birlikte olduğu zaman bir anlam taşır. Sağlığın olmadığında, paran olmuş, seni sevenler olmadığında başarın olmuş, aşkın olmadığında, huzurun olmadığında gücün olmuş ne yazar?

Yüce Yaradan insana iki mükemmel sistem vermiş ve bunları birbirlerine iki karış mesafeye koymuş. Beyin ve Kalp. Dengede kalabilmeyi başarmak, arınmak, mutlu olmak, ya hepe ya hiçe ulaşmak için bu iki organı iyi kullanmak lazım. Akıl ve Vicdan.

Mevlana’nın ve Şems’in dediği gibi “Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen HİÇ ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl çömleği tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil, hiçlik bilincidir.

Yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet Tanrı dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sende korku ve utanç içindesin çoğunlukla. Yok eğer Tanrı dendi mi evvele aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.

Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. “Aman sakın kendini” diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği: “bırak kendini, yap gitsin!”

Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur…” Hayatınızda, akıl ve vicdanın dengesini tam olarak yaşayarak, mutluluğa , başarıya, sevgiye, güce aşka ve berekete çabucak ulaşmanız dileği ile… Sevgiyle Serkan Sorguç – ŞifaChi – http://www.sifachi.com


Yorum bırakın

Huzur

Birçok kişiye, hayatta en çok istediğim üç şey nedir? diye sorduğumuzda isteklerin en başında Huzur geliyor.

Başlangıçta huzur, erişilmiş en son yer en zor hedef gibi gözükse de aslında kendinle barıştığın da dengede olduğunda en yakınında olan şeydir.

Huzur kalbin dengede olmasıdır. Huzur Egon dan, takıntılardan ve sürekli kulağına fısıldayan vesveseden vazgeçmektir.

Her an her saniye huzurda kalabilmen aslında mümkündür. Gerçekten istersen, gerçekten adım atmaya karar verirsen evrenin huzur enerjisi sana yağacaktır. Doğa el deymemiş ormanlarda, her yıl binlerce km yol kat eden leyleklerin kurdukları yuvalarda, kaos olmayan her yerde olan huzur, aklınla kalbin arasındaki savaşı bitirdiğinde senin olacaktır.

Hayatında ya da ailesinde bir şeyleri hep tırnaklarıyla kazıya kazıya elde etmiş ya da savaşmak zorunda kalmış olan insanlarda Beta enerjisi olan savaşta kalmak ve hayatta kalmak enerjisi, insana ayrı bir yaşam gücü verir. Fakat bu insanlarda adrenalin bağımlılığı gibi, günlük yaşantısında yaşam enerjisine sahip olmak için hep savaşmak gerekir kodu yerleşmiştir.

Hayatında hiç süt görmediysen, ben sana süt ne renktir? desem vereceğim bir cevabının olmaz. Bu yüzden eğer gerçekten huzur istiyorsan, yakınlarında, evinde, güvenli bir ortamda uyuyan bir bebeğin, bir çocuğun, bir kedinin ya da köpeğin uyuyuşunu uzun uzun seyret.

O uyuyuşda Beta frekansı yoktur. Beynin çalışması yoktur. Savaş yoktur. Kaygı, endişe, vesvese, intikam yoktur. Tamamen huzur vardır. Kalbin dengesi vardır. Gözlerine, aklına, kalbinin ve ruhunun talep ettiği huzuru seyrettir. İşte o zaman kullandığın geminin ulaşmak istediği liman, hedef olarak önünde belirecektir. Beynin ne kadar dirense de kalbin o hedefe kitlendiğinde, hayatında huzurunu kaçıran tüm unsurlar tek tek yok olacaktır.

Bu gece uyuduğunda, Allah’ım sana emanetim, sevdiğim herkes sana emanet. Huzurla uyumaya niyet ediyorum de. Bir adım at at ki gerisi gelsin… Sevgiler Serkan Sorguç ŞifaChi sifachi.com